Makale Yazarı: Nadir Devlet -Aktarma- Tarih, Gün ve Saat : 31. Ağustos 2004 01:55:41:
Yanıt Verilen Makale: Şeyh Zeynullah Resulev <4265.htm> makale yazarı:
Hamid Algar -Aktarma- Tarih, Gün ve Saat : 31. Ağustos 2004 01:52:58:
» "Tatar" adı
» "Tatar" adı üzerindeki tartışmalar
» "Türk - Tatar" adı
» Sovyet töneminde "Tatar" adı
» "Kırım Tatar" tabiri
» Tataristan'daki "Tatar" adı
» Yurtdışındaki "Tatar" adı
» "Tatar" adı üzerindeki tartışmalar
» Sonuç
"Tatar" adı: VIII. y.y.'a ait Orhun-Yenisey yazıtlarında "Türk"
(kuvvet;güç) adının dışında "Tokuz Tatar" ve "Otuz Tatar" tamlamalarında
"Tatar" adına da rastlamaktayız. Buna göre, 9 veya 30 kabileden müteşekkil
bu halk, Radloff ile Thomsen'in ifadelerince "Moğol", Barthold'un
fikrince "muhtemelen gayr-ı Türk" idi1. Avrupalılar ve bilhassa Ruslar,
çıngız devrinden itibaren Türk-Moğol devletine "Tatar" imparatorluğu ve
halkına da (Türk ve Moğolları birbirinden ayırma gereğini duymadan) "Tatar"
demişlerdir. Sonraları Ruslar, zaptettikleri Kazan, Astırahan, Kırım,
Sibir, Türkistan ve Kafkasya gibi ülkelerde karşılaştıkları Türk
boylarını da umumiyetle "Tatar" tesmiye etmişler, fakat bu adı hiç bir zaman
"Moğol" anlamında kullanmamışlardır2. Hakikatte, Tatar sözü de Türkler
için yabancı sayılmaz. Kaşgarlı Mahmud "Tatar: Türklerden bir zümredir"
demekte ve eserinin birçok yerinde Tatarı da Türk uruğları arasında
saymaktadır. Batı ilim dünyasında da, Türk ve Tatar sözleri türlü türlü ve
karmaşık mefhumlar için kullanılmıştır. Bir vakitler gerek politika
dilinde.gerekse, etnoloji, tarih, etnografya ve coğrafya eserlerinde hep
"Tatar" yahut tahrif edilerek "Tartar" adları kullanılmıştır3. Son dönem
araştırmacılannın bir kısmı ise Tatarların büyük Türk ailesinin öz
evladı olduğu fikrindedirler 4. Esasında bu konuda ne Türk kökenli ne de
yabancı araştırmacıların itirazı yoktur.
Bugün ise eski SSCB'de yaşayan iki halk resmi olarak "Tatar" adını
kendi uluslarını ifade etmek için kullanıyorlar. Bunların ilki Tataristan,
Başkurdıstan ve çevresindeki cumhuriyet ve ülkelerde (oblast) ayrıca
Orta Asya'da yaşayan 7 milyonluk Kazan Tatarları ile Kırım'ın en eski
sakinlerinden Kırım Tatarlarıdır. Ancak Kırımlılar bu adı "Kırım Tatarı"
şeklinde vurgulayarak kullanırlarken, Kazan Tatarları doğrudan-doğru her
hangi bir belirtmeye ihtiyaç duymadan (yani Kazan Tatarı veya idilboyu
Tatarı v.b.) "Tatar" şeklinde milli adları olarak kullanmaktadırlar.
"Tatar" adı üzerindeki tartışmalar: "Tatar" adının milli kimliği
belirten bir ad olarak kullanılmasının tarihi oldukça karmaşıktır. çarlık
döneminde Türkler genelde "müslüman" kimliğine bürünmüş olup,
düzenledikleri genel toplantılarını dahi bu adla belirtme ihtiyacını veya
mecburiyetini hissetmişlerdi 5.
Rusların Altın Orda Devleti dönemini "Tatarskoe igo (Tatar zulmü) diye
adlandırarak bu ada menfi bir anlam kazandırmış olmaları dolayısıyla
"Tatar" adının Ruslar tarafindan kasıtlı olarak takıldığı hususundaki
görüş kuvvetli idi. Diğer yandan Rusya'daki Türkler arasında milliyet
şuuruna nazaran ümmetçilik şuurunun güçlü olması da genel ad olarak "Tatar"
veya "Türk"ü kullanmak yerine "müslüman" adını kullanmalarında şüphesiz
çok etkili oluyordu.
XIX. y.y.'da ise bu konu ciddi olarak tartışılmaya başlandı. Meşhur din
alimi ve tarihçi şihabeddin Mercani (1818-1889) mühim eseri olan
Müstefad ül-Ahbar fi Ahval-i Kazan ve Bulgar' da bu konuyu aşağıdaki
satırları ile gündeme getirenlerden biri oldu. O bu eserinde şunları yazmıştır:
"...I Mesken! agarda sineñ "mösleman" dan başqa ber isemeñne din ham
milletneñ döşmanı belmese ide, sine, elbette "möselman" dip döşman
kürerler ide. Tatar bulmasañ, ğarep, Tacik, . . . tügel, Qıtay, Rus, Fransuz
hem Nemets ta tügel, inde kem bulirsıñ ? Yaxşı şart, çirmeş, Mukşı, Ar
xalıqlarıñ barlıqların belmegenler, sine ul isemnerneñ berse belen
atamağanlar eger şulay bulğan bulsa, üzeñne çirmeş yaki Mukşı sanap, şuña
riza bulip yörer ideñme ? ..." 6 ş. Mercani bu ifadesi ile kendi öz
"Tatar" adından utananlara veya kullanmayanlara bir uyarı yapmak
istemiştir.
Zamandaşı ansiklopedist ve Tatar edebiyatının gelişmesinde eserleri ile
mühim rol oynayan Abdülkayyum Naşiri (1824-1902) de Tatarlar tarafindan
kullanılan dile "Tatarca" denilmesi gerektiğini aşağıdaki satırlarla
kati bir biçimde vurgulamıştı:
"....Biz Tatarbız... Bazı erbab-ı inadından işitsin ki Tatar tilin
tilge hesaplamaz. Süphan Allah el-Azim, halk ilmi-i tevarih
bilmegenliginden naşi Tatar lafzına tahammül kılmağa takatları yoktur... Tatar ve
Moğol kadim zamanda iki kavim ve tilleri dahi iki türlü til idi. Uzak
zamanlardan beri birbirine katışa katışa daha meşhuru Tatar tili dip
kalmıştır. Lakin mezkur tarihten ta bu zamanımıza kadar Tatar tilimize
hizmetçiler bula kilmegen sebebli Tatar tilimiz artta gayet baid yuklap
kalmıştır . .. Milletimiz halkını Tatar tesmiye kılsam yaratmadılar, Tatar
tili disem yaratmadılar. . . "7
Ancak bu "Tatarcılık" akımının dışında bir kesim aydın da ideolojik
olarak "Türkçülüğü" destekliyordu. Bunlar arasında tanınmış din adamı,
yazar, gazeteci ve son dönemin müftüsü Rizaeddin Fahreddin (1859-1936) de
vardı. Onun ise kendi döneminde bastıralamayan, ancak son yıllarda
yayınlanan "Bolğar ve Qazan Töreklere" adlı eserinden anlaşılacağı üzere
halkının "Kazan Türkleri" şeklinde adlandırılmasını arzuluyordu 8.
Fakat 1905 l. Rus ihtilali döneminde idil-Ural'da olduğu gibi Kırım'da
da "Tatar" adı taraftarları bir hayliydi. Kırım'da Hasan Sabri Ayvazov
gibi şahısların "Tatar" adını reddetmeleri gençlerde menfi bir his
uyandırmıştı. Türklüğü sevmekte samimi olan bu gençler Tatarlığı da inkara
yanaşmıyorlardı. Zaten aydınların hemen hepsi ve neşriyatta da
kendilerini hep "Tatar" diye anıyorlardı 9.
"Türk-Tatar" adı: XIX. y.y. sonu ile XX. y.y.'ın başında Tatar halkının
kimlik arayışının daha doğrusu öz kimliğine nasıl bir ad vereceği
hususu hayli canlı tartışmalara neden oluyordu. "Türkçülerle",
"Tatarcıların" bir uzlaşması neticesi olarak 1917 ihtilalinin yaklaştığı dönemlerde
yeni bir tabirin, yani "Türk-Tatar" adının kullanılmaya başladığına
şahit oluyoruz. çünkü "Tatarcılar" da kendilerinin Türk (Türki) soydan
geldiklerini inkar etmiyorlardı. "Türkçüler" ise Tatarların Türk soyundan
olmalarına rağmen gerek dil, gerek edebiyat, gerek tarih ve gerek adet
örf olarak diğer Türk boylarından farklılıklara veya kendilerine has
özelliklere sahip olduğunu kabul ediyorlardı. Neticede Tatar halkının,
daha doğrusu idil-Ural ve Sibir bölgesindeki Türk soyluların ortak
kimliğini vurgulamak isteyenler "Türk-Tatar" adını kullanmaya başladılar.
Mesela tanınmış tarihçi Zeki Velidi (Togan)'ın 1917 yılında Kazan'da
basılan ilk bilimsel eserinin adı da "Kısaca Türk-Tatar Tarihi" adını
taşıyordu 10. Bu tabir siyasi mahiyette alarak 1917 sonunda Ufa'da toplanan
kısa ömürlü "Rusya ve Sibir Müslüman Türk-Tatarlan Millet Meclisi" nde
de kendi yerini buldu. Bu ad daha sonra Bolşevikler tarafindan
yasaklanmışsa da, muhaciriyette uzun yıllar kullanıldı.
Hatta meşhur yazar ve cemiyet hadimi Müstecip ülküsal'ın son yıllarda
yayınlanan eserinin başlığında da "Türk-Tatar" tabirini kullanması
dikkati çekmektedir 11.
Sovyet döneminde"Tatar" adı: Bolşeviklerin iktidarı sağlamlaştırmaların
dan sonra idil-Ural bölgesindeki Türklerin birliğini ön gören "Millet
Meclisi" hareketi ile "Idil-Ural ştatı. (Devleti)" projesi suya düşünce
Ruslar bu bölgede üç ayrı muhtar Türk cumhuriyeti (Tatarstan-
Başkurdıstan ve çuvaşıstan) tesis ederek bu adları da resmileştirmiş oldular.
Yani "Türk-Tatar" adinin kullanılmasına gerek kalmamıştı ve ayrıca bunun
kullanılmasına izin de verilmiyordu. "Türk-Tatar" adı aynı edebi dili
kullanan ve bir hayli yönden birbirlerine çok yakın olan "Başkurt" alt
kimliğini de içine almak istemişse de. Zeki Velidi (Togan) liderliğinde
başlatılan "Başkurtluk" mücadelesi bu şuurun güçlenmesi ve Sovyetlerin
uygulaması ile milli kimliğe dönüşmesine de neden oldu. Dolayısıyla
artık Tatarıstan'da yaşayanlar kendilerine resmen verilen "Tatar" adı ve
onun yarattığı "Tatar" milli kimliği ile yaşamaya başladılar. Sovyet
döneminde basılan ilk tarih kitaplarından biri olan meşhur tarihçi Aziz
Ubeydull(in)'in eserinin adı da Tatar Tarihi olmuştu 12.
"Kırım Tatar" tabiri: Kırım Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyetinin
kurulduğu dönemlerde "Türk-Tatar" adıyla birlikte "Tatar", "Kırım Tatar",
"Kırım Tatar Nogayları" gibi adların yaşadığını görmekteyiz 13. Daha
sonraları ise "Kırım Tatar" adı resmen yerleşti14. Bu durum topyekün
sürgüne maruz bırakıldıkları 18 Mayıs 1944 yılına kadar sürdü. SSCB'de 2.
Dünya Savaşı esnasında sürgün edilen bir hayli etnik topluluk 1950'li
yılların sonlarına doğru aklanarak, ülkelerine dönme, bazı siyasi imkanlar
ve kültürel faaliyetlerine devam etme hakkı elde etmişlerse de, Kırım
Tatarı, Meshet Türkü ve Volga Almanları tam anlamda aklanamayarak bir
hayli haklardan mahrum bırakıldılar. Ancak bazı kültürel haklar verilerek
Taşkent'te Lenin Bayrağı adlı bir gazete yayınlanmaya başladı 15. Bu
gazete uzun yıllar "Kırım Tatar" veya "Tatar" tabirini kullanamadı.
Ancak 1980'li yıllarda bu ad ihtiyatla ve daha sonra yaygın şekilde
kullanılarak ayrı bir etnik gurubun mevcudiyeti artık resmen vurgulanmaya
başlanmış oldu 16.Daha önceki tarihlerde bir iki eser "Tatar" adıyla
yayınlanmışsa da (C. Bekirov,Tatar Folklorü, Taşkent 1975; R. Tınçerev-Y.
Bolat-K. Camanaklı (haz.). Tatar Halk Masalları, Taşkent 1975), "Kırım
Tatar" adı henüz kullanılamamıştı 17.Bilebildiğimiz kadar "Kırım Tatar"
tabirinin kullanıldığı ilk eser 1988'nde yayınlanan bir sözlük idi. Bu
eser ancak 7 bin kelime ihtiva eden (s. 11 -166) ve dilbilgisi
bölümünden (s. 167-232) ibaret bir eser idi 18. Burada dikkat eden bir husus
ise artık "Kırım" sözünün "Tatar" sözünden ayrı olmayıp bitişik
yazılmasıydı, bu Kırımlıları genel Tatar kimliğinden ayrı mütalaa etmek veya
ap-ayrı yeni bir halk topluluğu olarak lanse emek için olabilir. Rejimin
tutumunun değişikliği, o güne kadar resmi olarak yok addedilen Kırım
Tatarlarını 1989 nüfus sayımının sonuçlarında kaydetmesinde de görüldü
19.
Böylece 1944'ten sonra yok addedilen ve muhtemelen Tatarların nüfusuna
dahil edilen Kırım Türkleri rejim tarafindan yeniden ayrı bir ulus veya
etnik gurup olarak tecil edilmiş oldu ve "Kırım Tatar" tabiri resmiyet
kazandı.
Tataristan'daki "Tatar" adı: 1920'lerden sonra genellikle idil boyunda
yaşayan Kazan Tatarları kendi ulus adları olarak uzun yıllar "Tatar" ı
kullandılar. Daha doğrusu katı Sovyet rejimi şartlarında başka bir ad
arama konusunun gündeme gelmesi de mümkün değildi. Böylece 60-65 yıl bu
konu tartışılmadı. çünkü Sovyet rejimi bir taraftan "enternasyonalizm,
halkalrın dostluğu, komünist toplum kurma" adına gayr-ı Rus
toplulukları Ruslaştırmaya çalışırken, diğer taraftan da Türki toplulukların
bir-birlerinden bağımsız kendi kimliklerini gelişirmeye dikkat ediyordu. Bu
gayeyle de Türki toplulukların alfabeleri 15-16 yıl gibi kısa bir süre
içinde iki defa değiştirilmişti (1926-1940 Latin alfabesi, 1940'tan
sonra Kiril alfabesi). Kiril harflerine geçildiği zaman ise her Türk
boyuna birbirinden oldukça farklı alfabeler ve ortografi kuralları
yaratılarak, bu topluluklar birbirlerinin yazılarını anlayamayacakları bir
seviyeye indirgenmişti. Bu ve buna benzer siyasi ve kültürel uygulamalar en
yakın kardeş toplulukları dahi birbirinden uzaklaştırmış, başka bir
ifade ile herkes ancak kendisi ile ilgilenir duruma gelmişti. Bu şartlar
içinde yetişenler de ancak kendi etnik kimlikleri ile özleşmek durumunda
kalmışlardı Yani bir üst-kimlik, soybirliği veya akrabalık
mühimsenmeyen faktörlere dönüştüler.
Tataristan'da da durum değişik olmadı ve "Tatar" kimliği konusuna
tamamen çözülmüş olarak bakılarak, kesin yargılara varıldı. Aşağıdaki
satırlar bu görüşe tipik bir örnek teşkil etmektedir:
"... (Qazan Tatarlannıñ babaları) VI-VII ğasırlarda idel hem Ural
buylarına basıp kergen törki telle qabileler belen idelneñ sul yarında
Bolğar belen kürşe hem şulay uq törki telle uğız-peçenek qabilelereneñ
qatlaulı quşılmasınnan ğıybarat bulğan. . ." 20.
Yurtdışında "Tatar" adı: Henüz birinci dünya savaşı patlak vermeden
önce Osmanlı Türkiye'sinde de "Tatar" ve "Türk" tartışması ciddi boyutlara
ulaşınca tanımış Türkçü ilim adamı Yusuf Akçura bu konuda bir makale
yazarak iki tarafi uzlaştırmaya çalıştı 21. Bolşevik ihtilaline müteakip
ise Kırım'dan olsun, idil-Ural bölgesinden olsun yurdışında değişik
ülkelere sığınmak zorunda olan aydınlar, genelde kendi ülklerindeki
gelişmelerin aksine, uluslarına daha değişik adlar vermeyi tercih ettiler.
Kazan Türklerine "şimal Türkleri" denildiği gibi, iran Türklerine de
"Cenup Türkleri" diyenler oldu. Fakat bu tabirler umumun kabulüne mazhar
olmadılar 22. Kırımlı aydınlar "Kırım Tatar" tabiri yerine "Kırım
Türkleri" tabirini kullanırken 23, Kazanlılar da "Tatar" yerine "Kazan
Türkleri" veya "idil-Ural Türkleri" tabirini tercih ettiler 24. Bunlardan A.
Battal-Taymas yabancı dillerde çıkan makalelerinde de "Kazan Türkleri"
tabirini kullanıyordu 25. Bunların bir istisnasını ise belki de ülkesinde dahi
meşhur bir yazar ve siyasetçi olarak temayüz etmiş olan Ayaz ishaki
(idilli) teşkil ediyordu ve o ihtilalden önce "Millet Meclisi" tarafindan
resmi olarak kullanılan "Türk-Tatar" tabirine sıkıca sarılmıştı 26.
çarlık Rusyası kökenli Tatar aydınlarının Türkiye'de "Tatar" adını tercih
etmemelerinin bir nedeni de bu kelimenin Türk halkı arasında genel
olarak menfi olarak kullanılması olabilir 27. Fakat gene de Türkiye'de
yaşayan bazı Tatar aydınları, yukarıda belirtilen şahıslar kadar kamu
oyunda etkili olmasalar da "Tatar" adı üzerinde ısrar ediyorlardı ve bu
ısrar aslında muhaciriyette bulunanların çoğunluğunun samim görüşünü
aksettiriyordu 28. Bazı Türk araştırmacılar da bu durumu tesbit ederek. Kazan
Türkleri aslen su katılmamış Türk olmalanna rağmen, bugün dahi bu ismi
(Tatar) inat ile taşırlar, diye şikayet etmişlerdir 29.
Son yıllarda ise, SSCB'deki değişmelerin de etkisi ile Türkiye 'deki
Kırım Tatar kökenli yazarların da "Kırım Türkleri" ile birlikte "Kırım
Tatarları" tabirini de kullandıklanna şahit oluyoruz 30. "Kazan Türkleri
"tabirinin yerine "Tatar Türkleri" veya "Tatar" adlarının kullanılmaya
başlanması da hemen hemen aynı zamanlara rastlamaktadır 31. Batılı
araştırmacılar da son dönemlerde genelde "Kırım Tatar" ve "Tatar"
tabirlerini kullanmakadırlar 32.
"Tatar" adı üzerine tartışmalar: Kırım Tatarları sürgünden anavatana
dönmeye henüz bu yıllarda başladıkları için onlarda henüz bu konuda
bilimsel veya başka türlü tartışmaların başladığını gösteren emareler yok
gibi.
Eski SSCB'deki Kırım Tatarları arasında şimdilik milli ad konusunda
Tataristan'dakine benzer her hangi bir tartışmaya şahit değiliz, Rusların
onlarla ilgili yayınlarında "Kırım Tatan" tabirini kullandıklarını
görmekteyiz 33. Aynca Kırım'da kurulan yarı resmi milli teşkilatın adı da
"Kırım Tatar Milli Meclisi" olarak tecil edilmiştir 34. Bu da Kırım'da
halkın çoğunluğunun "Kırım Tatar" adım benimseyip, bunu resmi bir ad
olarak tescil ettirmek arzusunu göstermektedir.
Ancak Kırım Hanlığının Rus hakimiyeti altına düşmesinden (1783) sonra
Dobruca bölgesine (Romanya) yerleşmiş olan Kırım Tatarlarının belli
başlı ilim adamları ve yazarları arasında da kendi milli kimliklerine ad
verme konusunda tam bir fikir birliğinin mevcut olmadığım görmekteyiz.
Bunda Dobruca'da Anadolu kökenli Türk azınlığı ile aslen Kırım kökenli
olan Tatar azınlığının ortak kimlik oluşturma gayretlerinden
kaynaklandığı da düşünülebilir. Bunun dışında Kırım kökenlilerin de kendilerini
"Nogay" alt kimliği ile de belirleyen, Kıpçak gurubuna dahil "Kırım
Tatarcası" nı kullananlar ile "Kırım Türk" alt kimliği ile belirleyen, Oğuz
gurubuna dahil "Kırım Türkçesi" konuşanlar olmak üzere ayrı guruplarda
mütalaa etmelerinin de rolü olabilir. Dolayısıyla da "Dobruca Tatarları"
35, "Romanya Türkleri" 36, "Romanya Nogay-Türk" 37 veya "Türk-Tatar",
"Kırım Türkçesi (Tatar lehçesi)", "Dobruca Tatar lehçesi", "Romanya
Tatarcası" gibi tabirlerin hepsinin birarada kullanıldığına dahi
rastlamaktayız 38. Kimlik adını berlirlemede kültürel olduğu kadar belki siyasi
mülahazalar da rol oynamaktadır. Bükreş'te yayınlanan Karadeniz gazetesi
kendini "Romanya Türk-Tatar Topluluğunun yayını" olarak takdim
etmektedir. Burada kullanılan "Türk-Tatar" tabiri Romanya'daki Anadolu kökenli
Türklerle, Kırım kökenli Tatarları mı birleştirmektedir, yoksa Kırım
Tatarları kendilerini eskiden kullanılan "Türk-Tatar" adıyla mı ifade
etmek istemişlerdir, bu konu pek açık değildir. Ayrıca Romanya'daki Kırım
kökenlilerin derneği konumundaki "Romanya Müslüman Tatar Türklerinin
Demokratik Birliği" ndeki "Tatar Türkleri" ise bu bölge için oldukça yeni
bir ifade olarak ortaya çıkmaktadır.
1990'lara doğru eski SSCB' deki değişim rüzgarları Tataristan'da
"Tatar" milli kimliğinin alt kimliklerini araştırma çalışmaların hızlanmasına
neden oldu.Böylece Tatar ulusunun değişik boyları olan Mişer, Tipter,
'Kasım Tatarları,' Sibir Tatarları ve Kreşinler hakkında yeni
incelemeler ortaya çıktı 39.
Bir yanda bu bilimsel çalışmalar sürerken, diğer yandan "Tatar" adının
yanlış olduğunu, bunun Rusların taktığı ve Tatarların aslında eski idil
boyu Bulgar Devletinin varisleri oiarak "Bulgar" adını almaları
gerektiği fikrini savunanlar ortaya çıktı. "Bulgar el-Cedid" adlı cemiyevi
hareket bu eğilimin en güçlü temsilcisi olarak mücadelesini sertleştirmiş,
oldukça etkili basın ve ağız propogandası faaliyetlerini yürütmektedir
40. Bu hareket en büyük desteği tanınmış bir yazar, biyograf olan ve
şimdi Tatarıstan ilimler Akademisinin üyesi bulunan Ebrar
Kerimull(in)'den buldu. Onun "Tatar" adının milli ad olarak kullanılmasının yanlış olduğunu ileri sürdüğü eseri çok yankı yarattı. Bu eserin çok yüksek
tirajlarda başta 1988'de Rusça ve daha sonra 1991'de ise Tatarca olarak
yayınlanması da çok ilginçti 41. Onun bilimsel olmaktan ziyade popüler
mahiyetteki bu eseri haklı olarak, bir hayli tarihçinin tepkisine sebep
oldu. çünkü "Bulgarcılık" hareketi, zaten milli şuur konusunda hayli
zayıflamış olan birkısım Tatarın kendisini 1989 nüfus sayımında kendilerini "Bulgar" diye kaydettirmelerine neden olmuş ve böylece az da olsa Tatarların toplam sayıların menfi yönden etkilemişti. Bu tartışmaya katılanlardan biri de, bu yıl kendisini kaybettiğimiz, tanınmış ilim adamı Alfred Halik(ov)
idi. O halkın kendi adını belirlemesi konusunda referendum bile
yapılmasını teklif etmişti 42. Bu konuyu önce Sovyet döneminde hemen hemen yok
edilen milli şuuru canlandırarak hal edilmesini savunanlar çıktı 43.
Fakat bu konuda en katı duran, yani halkın öz adının ezelden beri "Tatar"
olduğunu iddia eden tarihçi Ravil Fahretdin(ov) oldu 44 . O bu görüşünü
geliştirip, tarihi delillerle ispatlalama yoluna gitti ve "Bulgar"
adının propogandasını yapan E. Kerimull(in)'i bir nevi cahillikle suçladı
45. şu anda "Tatarcılık" akımının taraftarlannın gayr-ı resmi yayıncılık
imkanları ile çok yüksek tirajlı eserler ortaya koyduklarını
görmekteryiz ". Gerçekten de Tatar" etnogenezinde tek bir Bulgar faktörü değil, bilhassa kullanılan dil Tatarcada çok etkili olan Kıpçak faktorünün de
kuvvetli olduğu inkar edilemez. Bunun dışında iidil-Ural bölgesine
Bulgarlardan önce gelen değişik Türk kavimleri (msl. Hunlar), daha sonra bu
yörelerde yerleşen Peçenekler, yerel Fin-Ogur kavimleri veya hatta
başka etnik unsurların da karıştığı düşünülebilir. "Tatar" etnogenezindeki
ırki veya kavmi komponentlerin oranları antropoloji gibi özel bilim
dalları tarafindan tartışılabilir. Ancak milli şuurlanmada dil, tarih,
adet örfler gibi objektif faktörlerin yanında, bir topluluğa veya ulusa
ait olma hissi gibi sübjektif faktörler de etkili olmaktadır. Bunun
cevabını ise her bilim dalı ayrı-ayrı vermeye kalktığı takdirde oldukça
yanılgıya düşülecektir. Dolayısıyla ortak bir konsensüs oluşturulması için
değişik bilim dallarının ortak paydasını bulmanın dışında çoğunluğun bu
konudaki görüş ve fikirlerini tesbit etmek için derin ve şümullü
sosyolojik araştırmalar da gerekecektir.
Sonuç : Kısacası Sovyet döneminde milli şuurun bastırılmış olması,
milli kimliği belirleyen ad konusunda bazı bilimsel veya popüler
tartışmaların yapılmasını engellemişti. şimdi nisbi bir hürriyetin söz konuşu
olduğu BDT'nda etnik topluluklar kendi geçmiş ve adlarını merakla
incelemeye başlamış bulunmaktadırlar. Ancak sırf bilimsel çalışmarlarla gerek
Kırım gerekse Kazan Tatarlarının etnik adlarını yeniden belirlemenin
veya değiştirmenin mümkün olacağını zannetmiyoruz. çünkü halk kendi
kimliğini "Tatar" adıyla açığa vurma eğilimindedir.
Bir dönemler Ruslar tarafindan kötülenen "Tatar " adını artık çok kimse
çekinmeden kullanmaktadır ve bilhassa Ruslar ve diğer yabancılarla
birlikte yaşamak zorunda olan Kırım ve Kazan Tatarları milli kimliklerini
ancak "Tatar" adıyla açıklayabilmektedirler. Tabii ki anavatının dışında
yaşayanların bir kısmının kendilerini hala "Kırım Türkleri", "Romanya
Tatarları/Türkleri", "(müslüman) Tatar Türkleri", "Kazan Türkleri" veya
"idil-Ural Türkleri"47 gibi tabirlerle kökenlerini belirtmeye devam
etmeleri doğaldır. Ancak mühim olan anavatandaki çoğunluğun tercih edeceği
addır. Tatarıstan örneğini göz önünde tutarsak burada "Astırahan,
Kreşin, Kasım, Sibir, Kırım v.b. Tatarları" bir arada sayma geleneği
yerleşmeye başlamıştır. Eski SSCB'de Türki topluluklar birbirlerini
kardeşliğini vurgulama ihtiyacını hissetmedikleri veya öyle bir alışkanlıkları
olmadığı halde, Kazan Tatarları Kırım Tatarlarını her firsatta anmaya,
onları kardeş olarak görmeye başlamışlardır. Bunda ortak bir adın
kullanılmasının dışında Kırım ve Kazan arasındaki ortak tarihi bağların da
rolü olduğu düşünülebilir. Tabii ki bu konuda akademik tartışmaların
kesilmesini bekleyemeyeyiz. Ancak bu konuda son sözün halkın çoğunluğu
tarafindan söyleneceğini belirtebiliriz. Görünen şudur ki milli kimlik veya
hatta üst kimlik olarak ta "Tatar" adının herhangi bir değişime
uğramasını beklemek pek gerçekçi olmayacaktır. çünkü gerek halkın çoğunluğu ve
gerekse bilim adamlarının ekseriyeti "Tatar" adından vazgeçmeyi
düşünmemektedir. Hatta yurtdışında yaşayan, dolayısıyla herhangi doğrudan
doğru siyasi veya kültürel baskı altında kalmamış olan Kırım ve Kazan
Tatarlarının da özel olarak kendi aralannda kökenlerini bu kelime ile ifade
etmeleri, "Tatar" adının derin kök saldığının doğal göstergesi
durumundadır.
Ancak kimlik sorununun bu topluluklarda milli şuurun güçlendiği
nisbette daha kolay çözümlenebileceğim söyleyebiliriz. çünkü mesela Kırım'ın
çöl kısmından veya başka bir ifade ile "Nogay"diye adlandırılan Kıpçak
anadiline bağlı zümreler "Tatar" adını benimserken, yalı boyundan
olanları kendilerini "Kırım Türkü" diye ifade etmektedirler 48. Ancak Rus
kaynaklarında olduğu kadar Osmanlı kaynakları da onlara her zaman Tatar
adı ile anmışlardır. Dolayısıyla Türkiye'de ekseriyet "Tatar" adını
duyunca Kırım Tatarlarını düşünmektedir.
"Tatar" adının benimsenmesinin bir nedeni de Osmanlı harabeleri üzerine
kurulan yeni Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşlanna resmen Türk adını
vermesi ve dolayısıyla bu coğrafya içinde oluşan yeni ulusun da "Türk"
olarak tescil edilmesi idi. Böylece önceden soybirliğini belirten "Türk"
adı artık ekseriyeti Anadolu'da yaşayan, Osmanlının varisi bir ulusun
özel adına dönüşmüş oldu. Zaten Türkiye'de de "Türk" kelimesi batıdaki
bilimsel çalışmalardan etkilenerek ancak XIX. y.y.'da kullanılmaya,
Abdülhamid II'nin son döneminde etkisini göstermeye başlamıştı 49.
Dolayısıyla sovyet döneminde uluslaşma süreci başlayınca, zaten Türk adını
kullanmayan değişik Türk toplulukları Kazak, Kırgız, özbek, Türkmen v.b.
gibi isimlerle tarih sahnesine çıktılar. SSCB'nin dağılması ve neticede bu
Türk topluluklannın bir haylisinin kendi milli kimliklerini belirten
adlarla kurulan bağımsız cumhuriyetlere kavuşmalarının sonunda, bazı
iddialara göre bunların suni olarak takılmış olmasına rağmen, bu adlara
sıkıca sarılarak, kendilerini bu ulus adları ile özleştirmektedirler.
Soybirliğini ise, Türkiye'de genelde resmi olarak red edilen "Türki" (Türki
halklar veya Türki dilli halklar) kelimesi ile ifade ettikleri için
"Türk" adını Anadolu'da yaşayan soydaşlarına has özel bir ulus adı olarak
kabul ettiler. Bu siyasi ve külturel gelişmeler çerçevesinde, zaten
eskiden beri mevcut olan "Tatar" adı da soydaşlarından ayrı özelliklere
sahip olan bir ulusun özel adı olarak daha güçlü bir şekilde ortaya
çıkmaktadır.
Prof Dr. Nadir DEVLET
Sempozyum Bildirisi : (Köstence , 17-20 Kasım 1994)
Originea Tгtarilor - Locul lor in Romania şi in lumea Turca /
Tatarların Kökeni - Romanya'da ve Türk Dünyasındaki Yeri / (The Origin Of The
Tatars - Their Place in Romania and in The Turkish World)
Editura Kriterion Bükreş,1997 sf.27-41
1 G. Jacschke, Zur Geschichte des Namen Tatar, Reşit Rahmeti Arat için,
(Ankara,1966), s. 278.
2 A. Temir. Tatar sözünün menşei hakkında. Kazan, say 3 (Ankara 1971),
s. 41.
3 A. Taymas, Türklüğe ve Türkçülüğe dair. Türk Yurdu, XXVI, sayı l
(Eylül 1942),s, 18.
4 T. Cemil Tatar Adı, Renkler, sayı 2, Bükreş, 1989, s. 178-197. ,. ..
27
5 Fazla bilgi için bk. N. Devlet, Rusya Türklerinin Milli Mücadele
Tarihi (1905-1917;, Ankara 1985.
6 ş. Marcani, Möstafad el-axbar fi exvali Qazan ve Bolğar, Kazan, 1989,
s. 43 v.d.
7 N. Devlet, Rusya Türklerinin Milli.. ., s, 164.
8 R. Fexredinev, Bolğar va Qazan Töreklere, Kazan 1993.
9 C. S. Kırımer, Bazı Hatıralar, istanbul 1993, s. 57.
10 A. Z. Validi, Qısqaça Törek-Tatar Tarixı, Kazan 1992.
11 M. ülküsal. Kırım Türk-Tatarları. Dün-Bugün- Yarın, istanbul 1980.
12 G. Gaziz (ğubaydullin), Tatar Tarixı. Kazan 1923.
13 Msl. bk. O. Akçokraklı Kırım'da Tatar Tamgaları, Emel, sayı 135
(Nisan-Haziran 1983), s. 159-180.
14 Msl. bk. A. Refet. Qırım Tatar Yırları, Sinaferopol 1933.
15 N. Devlet, Lenin Bayrağı gazetesimn 25. yılı ve Kırım Türk
kültürünün bugünkü durumu. Türk Dünyası Araştırmaları, sayı 22 (şubat 1983), s.
82-90.
16 ayn. mkl., s. 83.
17 N. Devlet, Topyekün sürgünün 40. yılı Kırım Türklerinin sürgün
sonrası faaliyetleri, Türk Dünyası Araştırmaları, sayı 33 (Aralık 1984), s.
102-129. Ayrıca bk. N. Devlet, Kırım Tatarlarında çağdaş kültürel
gelişmeler, Türk Dünyası Araştırmaları, sayı 57 (Aralık 1988), s.1-16.
18 $.A. Asanov-A.N. Gakavets-S.M. Useynov (haz), Kırımtatarca-Rusça
Lügat, Kiev 1988.
l9 N. Devlet, çağdaş Türkiler, istanbul 1993, s. 265.
20 F. Valiev, Borınğı babalarıbız kemner ? Qazan Utları, sayı 2, Kazan
1967, s. 135.,
21 Y. Akçura. Türklerle Tatarlar birdir, ikisi de medeniyete hizmet
etmişlerdir. Altın Armağan, istanbul 1328/1912, s. 37-59.
22 Z.V. Togan, Harici Türklerini ifade eden tabirler, Türk Yurdu, XXVI,
sayı l (Eylül 1942), s. 2.
23 E. Kırımal, Der nationale Kampf der Krimtürken, Emsdetten 1952.
24 A. Battal-Taymas. Kazan Türkleri, Ankara 1966 A.N. Kurat, Kazan
Türklerinin tanınmış tarihçi ve miltiyetçilerinden Hadi Atlas (1875-1940?),
Kazan, 1975, s. 1-6.
25 A. Battal-Taymas. Kasantürkische und Baschkirische Literatür,
Handbuch der Orientalistik, V Bd. Altaistik, l, Abt. Turkologie, Leiden/Köln
1966, s. 427-441.
26 Bk. Yona Milli Yul'da (1928-1939 Berlin) çıkan makaleleri.
27 Pis Tatar (Kırım'dan göç esnasında hastalık nedeniyle Tatarların
karantinada bırakılrnası ve bu yüzden onların pis olarak yorumlanmasının
bir neticesi olabilir). Tatar suratlı (ablak, çirkin suratlılara verilen
isim). Tatar, Tatar iskeleden... atar gibi tekerlemeler, XIII. y.y. 'da
çıngız'ın ordulannın Anadolu'ya yaptıkları seferlerde kanlı izler
bırakmaları ve bunun Tatarlara (kasıt Moğollar) bağlanması, 1402 Ankara
savaşında Timur'un Kara Tatar askerlerinin Bayezid'i mağlup ederek Osmanlı
Devletini nerede ise ortadan kaldırmaları, 2. Viyana muhasarası
esnasında başarısızlığın Kırım Hanlığının atlılarının geri çekilmesine
atfedilerek, Tatar ihaneti' nden bahsedilmesi v.b. Türkiye'de hala basit,
hatta aydın halk arasında dahi Tatar adının menfi yorumları olarak
yaşamaktadır.
28 L. Karan, Tatarlarınınğ Türçıgışı, istanbul 1962.
29 H.N, Orkun, Türk sözünün aslına dair, Türk Yurdu, sayı l (234),
(Temmuz 1954), s. 23.
30 Bk. Emel, sayı 202, (Mayıs Haziran 1994).
31 Kazak ve Tatar Türkleri, istanbul 1976; "Tataristan Yazarlar Birliği
Başkanı Renad Muhammedi ile Sohbet, Türk Edebiyatı, sayı 252 (Ekim
1994), s. 37-40; l. Enginün, Sırat Köprüsü Sultan Galiev, Türk Dili, sayı
511 (Temmuz 1994), s. 48-55.
32 J. Matuz, Krimtatarische Urkunden im Reichsarchiv zu Kopenhagen,
Freiburg 1976; l- çeneli-A. Gruber, Krimtatarische Chrestomatie aus
Gegenwarttexten, Wiesbaden 1980; A.Faher, The Crimean Tatars, Stanford 1978;
J. Strauss, Language modernization-the case of Tatar and modern
Turkish, Central Asian Survcy, sayı 12 (1993), s. 565-576.
33 V.E. Vozgrin, Istoriceskie sud'bı knmskih Tatar, Moskova 1992;
Krımskotatarskoe natsionalnoe dvijente, I-II, Moskva 1992.
34 Y. Bektöre, Kırım 'da son durum ve Kırım Tatar Milli Meclisi ile
görüşmeler. Kırım sayı 2 (Ocak-Mart 1993), s. 3-4.
35 Msl. bk.E. ve N. Mahmut (haz.), Bozcigit Dobruca Tatar Masalları,
Bükreş 1988. s. 5-14.
36 Msl. bk. M.A. Ekrcm-M.A. Huilmiye (haz.). Tepegöz Dobruca Masalları,
Bükreş 1985, s. 5-11.
37 Msl. bk. C Bolat 38 I.H.A. Ziyaeddin Toy. şiirler, Bükreş 1992, ".
5-6.
39 Yu. G. Muhametşin, Tatarı -K.ryaşem (istoriko-etnograficeskoe
issledovanie materialnoy kul'ııırı, seredino XlX-naçcılo XX v.), (Moskva
1977); F. şarifüllina, Qasıym Tatarları, Qazan Utları, sayı 5 (1990), s.
172-175; F. şerifüllina, Kasimovskie Tatarı, Kazan 1991; A.M. Orlov,
Meşçera, Meşceryaki, Mişare. Kazan 1992; D.G. Tumaşeva, Slovar' dialektov
Sibirskih Tatar, Kazan 1992.
40 N. Devlet, A -struggle for independence in the Russian Federation:
in the case of the Tatars, CEMOTI, sayı.16 (Temmuz-Aralık 1993), s.
63-82. , "
41 A. Karimullin, Tatarı : Etnos i Etnonim, Kazan 1988; E. Karimullia,
Tatarlar : isemebez hem cisemebez, Kazan 199).
42 A.H. Halikov. Kto mı. Bulgari ili Tatarı ? (Kem bez- Bolğarlar mı.
Tatarlar mı?),Kazan 1992.
43 T. Kamal, Tatar ruxı, Qazan Utları, sayı 3 (1991), s. 163-166.
44 R. Fexredinov, Talar Tatar mı. Tatar tugel me?. Miras, sayı 12
(1992). s. 53-58.
45 R. Fexretdinov, Tatar uglı Tatarmın, çallı 1993.
46 D.M. ishakov. Tatarı (Populyarnıy oçerk eticeskoy istorii
demografii), (Naberejnte çelnı 1993), (tiraj: 250 bin nüsha); R. Emiraan-V.
inaamov, Tatarlarnın vatan suğışı, (Yar çallı 1993), (tiraj: 165 bin nüsha).
47 Bk. idil-Ural Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği, Selam bülteni,
sayı l (Mayıs 1994), sayı 2 (Ağustos 1994).
48 S. çağatay, Türk Lehçeleri örnekleri, II, Ankara 1972, s. 86.
49 Z. Gökalp. Türkçülüğün esasları, 11. bak. istanbul 1977, ". 7-8.
* Vatan Kyrym
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder